28 Şubat 2012 Salı

Aşırı Ebeveynlik - "Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu?"

         Zamanın anneleri olarak oldukça evhamlıyız. Kaygılarımız o kadar yoğun ki ne yapacağımız konusunda, dönüp çocuğumuzun kişiliğin tek ve ona özgü olacağına bakmaktansa, hemen "google amca'ya" danışır olduk. "Şu aydan itibaren günde kaç ml süt içmeli, gündüz uykusu ne kadar olmalı, gece ne sıklıkta beslemeli.. v.s. ". Bizim çocuğumzdan daha çok süt içen bebekleri ,daha fazla ve düzenli uyuyan bebekleri gördüğümüz zaman ise kaygılarımız tavan yapmaya başlıyor. Bazılarımız bu stresi çocuklarına yansıtıyor. Genlerimize yazılmış sanki, dışarıdan gelen uyarılara karşı oldukça duyarlıyız. Örneğin parka çıkmışızdır. Hemen oradan bir teyze yaklaşır bize, "kızım bu çocuğun ağzını atkıyla kapatsana, bak şapkasını takmalısın hava çok soğuk, hasta edeceksin çocuğu... v.s" Bunu duyan anne az biraz da evhamlıysa vay o çocuğun haline. Çocuk artık annenin elinde deneme tahtasına dönüşebilir.
        İlk bebekte insan az hata yapayım diye, daha çok araştırıyor, okuyor, soruyor ama hissettiği şeyi yapmakta zorlanıyor sanki. Örneğin ben oğluma emzik almıştım,nitekim bebeklerde emziği çok severim, doğum yaptığım günün ertesi oğluma verdim emziği, o da sağolsun beni zorlamadı hemen aldı. Hastanenin hemşireleri müdehale etmediler, tavsiye eden bile olmuştu üstelik.. Neyse bizim sağlık ocağına gitmemiz gerekiyordu topuk kanı, boy, kilo ölçümü için. Ordaki hemşire hemen Kerem'in ağzından emziği çekti aldı. Sen bu çocuğa emzik verirsen seni nasıl emer, kilo alamaz.. bıdı bıdı... Ben birkaç ay Kerem'e emzik vermedim, annem benim uykusuzluğuma üzülünce emziğe alıştıralım dedik tekrardan. Bizim sevgi pıtırcığı küçük veled istemedi tabiki. (neden istesin ki? annesi varken:) ) Ne kadar uğraşsam da olmadı. Hee Kerem emzik emmedi diye dünyanın sonu gelmedi elbette. Şimdi düşünüyorum da nasip olur da 2. bebeğim olursa daha çok kendi bildiğimi yapacağım. Örneğin,  100 gr az aldı diye evhamlanmayacağım.
         Konu dağıldı, şöyle toparlayayım; nasıl yetişkinler olarak biz birbirimize benzemiyorsak, çocuklarımız da öyle. Hepsinin kişiliği biricik ve kendine özgü. Birinde uygulanan doğru yöntem, diğerinde yanlış birşey haline gelebiliyor. Hazır reçetelere başvurmak yerine çocuğumuza dönüp bakmamız gerekiyor. Bu konuyla ilişkili olarak bir kitap var:   "Freud'a Ne Yaptık da Çocuklarımız Böyle Oldu?" Yazarı Cathelina Mathelin.


Bizim kültürümüzden uzakta örnekler yer alsa da kitap öyle hızlı akıyor ki, insan hi bitmesin istiyor. Kitapta birbirleriyle iletişim halinde olan tiyatro kahramanları var.  Bu sahnelerin arkasında "psikanalize meraklı anne-babalara notlar" adı altında yazarın görüşleri yer alıyor. Yazar burada biz anne-babaların nasıl bir kaygı-evham içinde olduğumuzu gösteriyor. Psikoloji el kitaplarına "Büyük Yakafon" adını veriyor. Bu kitapları bir kutsal metinmişcesine çocuklarımıza uygulamaya çalışmamızı gün yüzüne çıkarıyor. Ve kitapta yoğun olarak vurgulanan bir şey var ki, bence bu husus oldukça önemli: "Bir çocuk için ne yapacağını bilemeyen bir anne-baba kadar kaygı verici bir şey yoktur. Çocuklar sınırlarını bilmezler. Her şeyi isteyebilirler. Ancak anne-babaların şunu söylemesi gerekir: "Her şeyi isteyebilirsin tatlım, ben tehlikeli olana izin vermemek için buradayım."
Kitabın çevirisi daha iyi olabilirdi ve tabi ki de bizden örnekler olsaydı daha verimli olurdu. Yine de mutlaka kitaplıkta olması gereken kitaplardan biri..

Hiç yorum yok: