17 Ocak 2012 Salı

2 yaş muhabbeti

Oğlumla muhabbetlerimiz bir hayli arttı. Artık devamlı sohbet eder haldeyiz. Geçen hafta, ananemizden eve geçiyorduk. Saat gece 11.00, bizim veledin doğal olarak uykusu gelmiş. Bizimki başlamaz mı şarkı söylemeye, mest oldum. Şarkımız şu şekilde: uykudan uyanmış, gülermiş bakarmış babası onu severmiş, öpermiş Yalnızca bu kısımlarını öğrenmiş olsa da, o minicik ağızdan şarkı dinlemek çok keyifliydi. Pepe'yi de çok seviyor ve ordan da "2 ekmek aldım", "Pepe Pepe çok ağlıyor", gibi şarkıları söylüyor. Uykuya şarkı eşliğinde geçiyoruz, hareketli veya hareketsiz, hiç farketmez. Arabada bile radyo açık değilse uyumamayı tercih ediyor. Yeni doğan bir bebekle, iletişim kurmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Bu iletişim, dokunarak, koklayarak, konuşarak olabilir. Anne karnında bile, bebekler sesleri duyup tepki verebiliyorken, doğduktan sonra da göz teması kurulması, farklı tınıda müziklerin dinletilmesi, onunla konuşulması çok önemli bence. Bununla birlikte, bebeklikten itibaren televizyonla çok vakit geçirmemesi de sağlanmalı. Televizyon, biz yetişkinler açısından bile fazla seyredildiğinde, olumsuz etkiler gösteren bir alet. Herşeyi dengelemek önemli. Kerem 5. ayını bitirdiğinde çalışmaya başladım. Çalışmadan önce gündüzleri televizyon açmamaya özellikle dikkat ediyordum, özellikle TV karşısında yemek yedirmekten uzak duruyordum. Zaten oğluşum, Tv ile arasına hep bir mesafe koymuştur. Enerjisine yetişemeyip yorulduğum zamanlarda itiraf ediyorum TV açıp biraz izlesin istiyordum. Ama O, oturup TV izlemek yerine, hoplayım, zıplayım, karıştırayım diyordu. 2 yaşına yaklaşmaya başladığında TRT ÇOCUKTAKİ bazı programlar çok sevdi. Özellikle de Pepe'yi çok sever oldu. Hatta bu aralar onunla konuşuyo. "Pepeee ordan gitme, Pepeee pembe kule :)" Bu kadarcıktan da birşey olmaz sanırım di mi:) Gerçi Fransa 3 yaşına kadar TV izletilmesini yasaklamış ama... Yazının sonunu haftasonuyla bitireyim. Bizim küçük adam, c.tesi sabah 7.30 da uyanmış, hemen annesinin kalkmasını istiyor. ben de; oğlum biraz daha uyuyayım sen oyna dediğim halde, kızdı beni kaldırdı. Neyse biz kalktık, sütümüzü içtik, birşeyler yedik. Saat oldu 10.30 babamız hala uyuyor. "Oğlum Babanı kaldırır mısın?" dedim. Koşarak babasının yanına gitti. "Anne uyuyo babam" dedi, "tamam oğlum kaldır babanı işte" deyince. "Yaaaaaa uyuyooo istemicem, kaldırmıcam, uyusun" dedi. Bu durumu Pazar sabahı da yaşadık. Babası duyunca haliyle çok sevindi...
(İç ses) Oğlum bi güzellik yapsan haftaya, annem uyuyo baba, sen kalk desen... Çok mu şey istiyorum acaba :)

15 Ocak 2012 Pazar

Başlıksız...

Bu sene Kerem'in doğumgününü 1.5 aylık bir gecikmeyle gerçekleştirdik. Babamızın sınavları, koşturmaca ve kardeşimin askerden gelecek olması nedeniyle "biraz" geciktik :)Dayısı geçen sene de katılamamıştı.Ee 15 ay askerlik yapmak kolay değil. Çok şükür ki bitti ve sağsalim yanımızda. Bu sene bizim için çok zor bir yıldı. Canım babamı, Haziran 2011'de kaybettik. O'nu çok özlüyoruz, yeri hiçbirşeyle doldurulmaz. Kardeşim bu süreçte askerdeydi. Bütün üzüntüleri üstüste yaşadık. Hala bazı şeylere aapte olmakta zorlanıyoruz, tamamen normale dönme gibi bir beklentim yok zaten, evden bir kişi gittiğinde, herşey eksik kalıyor. Şükür ki babama dair o kadar güzel anılarım var ki. Babacım, iyi ki benim babam Sen olmuşsun, Rabbim misliyle razı olsun Senden, seni çok seviyorum...

biraz ordan, biraz burdan

An itibariyle, 25 aylık bir yumurcağın annesiyim. Efendim, bizim yumurcak yorulmak bilmeyen, uykuyu sevmeyen, kıpır kıpır bir veled. Bu aralar daha çok eğleniyoruz, sohbet ediyoruz, birbirimize hikayeler anlatıyoruz. Gerçekten de konuşmaya başlayınca çok tatlı oluyorlar. Gerçi her dönemleri ayrı bir güzellik, ayrı bir merak konusu.(mesela çok merak ediyorum 4 yaşında nasıl olacak, büyüdüğünde, okullu olduğunda, nasip olursa kardeşleri olduğunda ne yapacak?) ama şu 2 yaş sendromu dedikleri şeyi, yaşayarak öğrenmek (hala da yaşıyoruz baklaım ne kadar sürecek?) de, aldığım eğitimi pekiştirmeme vesile oldu. Herşeye "istemiceeeem" diyor. "Oğlum, parka gidelim mi?", "anne istemiceeem", "oğlum dışarı çıkalımmı?" "anne istemiceeeem"  bazen çok komik oluyor, sırf istemiceeem desin diyo sorular bile soruyoruz. Örneğin; 6 tane rengi tanıyor. (sarı-kırmızı-pembe-mavi-yeşil-siyah) mesela sarı küpü uzatıyorum, oğlum bu ne renk? diye soruyorum: Kerem: pembe, ben: hayır oğlum pembe değil, sarı diyorum. bu sefer bağırarark "pembeeeeee" diyor.(bi de e'leri inceltmiyor mu, gel de yeme). bu olayı gün içinde sık sık yaşıyoruz. ama tabiki bu normal gelişimin gereği bir durum. 2 yaş civarında(18. ayda başlayanlar da var) bu tarz benmerkeziyetçiliğin olması yaşının gereği. bundan, çok değil 2 yıl öncesiyle tümüyle annesine veya ona bakana muhtaç olan canlı, konuşmaya başladı, yemeğini kendisi yiyor, sohbet ediyor, doğumgünü bile istiyor. Bütün bunlar haliyle çocukta kendine güven duygusu getiriyor. Bu dönem ne kadar zor da olsa, onunla birlikte büyümek ve gelişmeyi, hiçbirşeye tercih etmem.

6 Ocak 2012 Cuma

Neden blog?

Okuduklarım, gördüklerim, yaptıklarım ve yapmak istediklerim, bende blog açma isteği oluşturdu. "Söz uçar yazı kalır" misali, geçici olanı kalıcı olana tercih etme uğraşı içindeyim. "Vira bismillah" diyelim o halde...